6 Ocak 2011 Perşembe

beynimin kemirgenleri vol(1)

İlginç meraklarım var benim,beynimi kemiren.Herkesin vardır zaten.

Peki ya bu merakların başlattığı ardı arkası gelmez sorular sorduğunuz oldu mu?Üstüne üstük bu gereksiz meraklar üzerinden,kimi zaman gerçeklik sınırlarını zorlayan hayallere daldığınız oldu mu? Ben bu lüzumsuz beyin kemirmelerini çok sıklıkla yapıyorum.

Mesela...
Yolda yürürken terkedilmiş ayakkabı teki gördünüz mü hiç? Dün ben de gördüm bir tane...Yine...İlginç…Ardından  sorular geldi…Acaba kaç numara? Acaba diğer teki nerede şu anda?Acaba alınalı ne kadar olmuştu?Nasıl oldu da ayakkabısını burada bıraktı?Acaba gerçekten bıraktı mı,yoksa düşürdü mü?Ayakkabısını düşüren biri nasıl yürümeye devam eder ki?Dengesizlik olmaz mı,diğer ayağı üşümez mi?Acaba sahibi yaşıyor mu?
Belki de bir liselidir bunu yapan...Kavga etmişlerdir bir kız için,kavgada haşatı çıkmıştır,nasıl kaçacağını bilemez halde paçaları toplayarak,apar topar koşarken,teki kalmıştır oracıkta,düşman hududuna geri dönmektense,ayaklarına taşlar bata bata kaçmak daha mantıklı gelmiştir-gelmeli de.

Şuna ne dersin: Köşedeki bina da 4. katta yalnız yaşayan 70 yaşındaki ihtiyar...Uyumak için dönüp dururken yatağında,çiftleşmek üzere kızışmış olan kedilerin çıkardığı o iç gıcıklayıcı seslerden rahatsız olup -ki hak vermiyor değilim kendisine- -ama belki de eski günlere özlemin getirdiği bir çekememe durumu da olabilir-  acele acele pencereye doğru ilerlerken söylenerek,eline geçirdiği ilk şeyi alır   - ki bu da söz konusu ayakkabıdır-  ve aşağıya hedefe,yani kedilere fırlatır...Evet,kediler hala hayattalar ve silah sadece az ileriye düşmüştür…Kediler ayrılır,ayakkabı kalır.
Neden ayakkabıyı geri almadı peki? Çünkü aslında o yürüyemiyordur.5 yıl önce haftalık pazar alışverişine giderken geçirdiği trafik kazasından sonra,tekerlekli sandalyeye bağlı kalmıştır.İşte bu yüzdendir ki ayakkabılara ihtiyacı yoktur artık...yada vardır…kedileri kovmak için…Zaten diğer teki de geçen martta tekir cinsi kediyi tam kuyruğundan vurmuştu…

Peki ya pamuk prenses hikayesi doğruysa ve o ayakkabı prensin onu bulup,daha sonra da külkedisini ulaştırmasını bekliyorsa.Böylece onlar evlenir ve mutlu bir aile olurlardı.Hatta onları kavuşturmuş olmasının şerefine ayakkabıyı cam bir fanusa yerleştirip,evin deniz manzaralı en güzide yerine yerleştirebilirlerdi bile,haftalık boyası ve cilası da yanında cabası. Gelen konuklara o romantik hikayelerini anlatırken,parmakla gösterilmesini izlerdi o da,yeni atılmış cilasıyla.Bir kaç yıl sonra da yanına,üzerinde küçücük fiyongu olan,parıl parıl parlayan rugan bir ayakkabı getirirlerdi.Onlarda günlerini bağcıklarını birbirine sürterek geçirirlerdi. -Kimse onları izlemediği zamanlarda tabi-  Hayır tabiî ki de,   -İki yıl sonra da küçük küçük ayakkabıları olurdu -Gibi klişe bir yaklaşımda bulunmayacağım.Çünkü ‘rugan’ o parlak derisi kırışsın,parıltısı gitsin istemiyordu.

…Oovvv…bir dakika…Kadın ayakkabısı değildi ama o…İşte yeni bir soru daha…Niye bu tek pabuçlar hep erkek pabucu oluyor?Bunu kasıtlı yapan birisi mi var acaba?Geceleri boş bulduğu sokaklara erkek ayakkabı teklerini dağıtarak insanlar üzerinde o mistik ama tedirgin edici soruları sorduran bir anti-kahraman mı? Şuanda bana bunları sorduruyor olmaktan keyif alan ve bana kıs kıs,sinsice gülen bir ‘’pabuç tekçisi’’mi? Evet  bu zaferi için kötü adam gülüşü yapmıyor,tam da dediğim gibi kıs kıs,sinsice gülüyor.Böylesine düşüncesizce insanların beyinlerini yoran,bunu iş edinmiş olan ve daha da kötüsü bundan zevk alan bir adam ancak sinsice duvar arkalarından gülebilir.Peki ama bu adam gündüzleri ne iş yapıyor? 

Bu sorudan sonra soru yağmurum ve hayal bombardımanım daha ne kadar sürdü hatırlamıyorum bile.Kendime geldiğimde,4. kattaki 70 yaşındaki amcanın torunlarından gelen mektuplarını ona vermiş   -kendisi aşağı inip alamıyor diye ben yardımcı oluyorum evimin kapısından içeri girmiş, ayakkabılarımı cam fanusuna yerleştirmiştim bile…

TEST-is-LER

''Hayata at gözlükleriyle bakıyorsunuz. Aslında bakıyorsunuz demek yanlış. Çünkü görmek için çaba sarfetmiyorsunuz. Sorunlardan kaçmak için hiçbir şeyi görmemeyi seçmiş gibisiniz. Gerçekle ilişkiniz, sadece kendi dünyanızda. Uzağı görmek, ayrıntılarla uğraşmak size çok zor geliyor. Oysa kabuğunuzdan çıkıp bir baksanız, o kadar da zor değil.'' 

''Sizi durup dururken dürten, yakanızı bırakmayan; adeta temel niteliğindeki dürtünüz kontrol etme dürtüsü. Her şey kontrolünüz altında olmalı. Yamuklar düzeltilmeli, dağınıklıklar düzenlenmeli, sıfır hata olmalı! Gerekirse insanlar da hizaya getirilmeli!''


''İçinizde bir çocuk var, ama yaşı yok. Adı var: Sevgili ben! Bu yüzden egoistsiniz, sizden başka kimsenin kıymeti yok. Kimbilir, belki çocukken çok yalnızdınız ve kendinizden başka kimseniz yoktu. Kendinize anne, baba, kardeş, arkadaş oldunuz. Bu yüzden içinizdeki çocuğun hiç yaşı olmadı. Hep hayaller vardı. Dünya o kadar size aitti ki, şimdi de yalnız sizin için dönüyor.''

''Siz içinizde tek boynuzlu at (Unicorn) besliyorsunuz. Yakalanmasına imkân yoktur, çok nadirdir. İyilik, saflık, doğruluk, dürüsttük, akıl, güzellik temsilcisi. Sizde her şeyin en güzeli var, kötülük yok. Dünyada iyilik diye bir şey olduğunun kanıtlarındansınız.''

''Siz kendiniz ve sevmek söz konusu olduğunda asıl odaklandığınız şey, başkaları tarafından sevilmek. Bu çeşitli şekillerde yorumlanabilir: Aslında kendinizi sevmiyorsunuz da, başkaları sizi sevince özsevgi duygunuz kabarıyor denebilir. Ama durum böyle değil. Kendinizi seviyorsunuz ama siz, hayatı hep başkalarıyla seviyorsunuz. Muhabbet sizin için en vazgeçilmez şey. Yalnız olmayı sevmiyorsunuz. Çocuksu bir ruha sahipsiniz ve sizin için sevmek söz konusu olunca kendiniz tarafından değil, başkaları tarafından sevilmek daha ön planda...''

Ve son vuruş:

''Şüpheci Kişilik Özelliğinden bahsedilebilir. Bu kişiler telaşlı, gergin ve kaygılıdırlar. Son derece alıngan son derece hassas ve son derece başkalarından sürekli darbe yediğini savunan, insanlara güveni sarsılmış, aşırı şüpheci, aşırı derece her kelime ve hareketi kendince yorumlayan kişilerdir. Gergin ve telaşlı halleri depresyon tetikleyicisi olarak karşımıza çıkmaktadır. Anksiyete (telaş,kaygı) , panik geliştirirler. Şüphelerini konuşmak yerine içlerine de atabilirler ki bu son derece yıkıcıdır.
Bu test Prof. Dr. Arif Verimli tarafından hazırlanmış olup, konu hakkında detaylı bilgi almak ve testin orjinal halini görmek için kendisinin sitesini ziyaret edebilirsiniz.  ''

Bunlarmış koca bir benin özeti...