11 Ocak 2011 Salı

''Hor'' 'un notlarından : GEÇİT

Benim adım: 'HOR'



Her sabah,

Yatağımın üzerinde uzanırken,boş tavana açıyorum gözlerimi.

Masamda duran saate bakarım.

Saat yedi zamanı,beş zamancık geçer hep.

Ayağa kalkıp,kitaplığın üçüncü rafında duran aynaya bakarım.

Sonra...



Yüzümü yıkamam ben. Odama hiç su girmedi.Temizliğimi nasıl mı yapıyorum?
Daha sonra anlatacağım.Şimdilik,temizlik için su kullanmak sizlere göre bir şeydir,bunu bilin yeter.    
Sudan korkarım,ben.

Aynanın karşısına geçtiğimde, renkli duvardaki 'küçük kız çocuğu' nun yansımasına bakarım.Ona asla direk bakamam.Ayna mesafesidir,ona yaklaşma sınırım.  
Küçük kızla her gözgöze gelişimizde karnıma ağrılar saplanıyor.

 Hafif , titrek bir gülümseme gelir dudağımın kenarına ve odamın kapısından dışarı çıkarım.


Odadan çıkınca buluştuğum ilk şey başka bir aynadır.Ama bu ayna karşısındakini yansıtan türden bir ayna değil. Yaşanmış olan günlerden , her hangi birinden görüntüler sunar.Sırrını çözememişte olsam,eminim ki hangi günü göstereceği sadece bir tesadüften ibaret değil.Geçmiş aynası.Geçmişin yansımaları.

Yüzümdeki,zaten titrek olan gülümse,yansımalarla beraber tamamen yok olur.


Sağ tarafa doğru bir koridor var. Aslında koridor demek pek de doğru olmaz, bir geçit. 
Her gün iki kere geçtiğim aynı yer;ama hep farklı yer.

Geçit sürekli boyut değiştiriyor.Kimi günler öylesine darlaşıyor ki, geçmek için yan dönüp, yüzümü duvara dönerek yürümem gerekiyor.Öyle ki bir seferinde, yüzüm tamamen sıkışmış, burnum tamamen yüzüme gömülmüş, nefes alamaz hale gelmiştim.Duvarlar tanıyamadığım bir kokuyla kaplıydı.Bir an oradan hiç çıkamayacakmışım gibi gelmişti.Taki, son nefesimle kocaman hapşırıp, duvarların hapşırmaktan hoşlanmadığını anlayana kadar.
Ölçüleri sürekli değişiyor da olsa,geçit benim enim ve benim boyuma ulaşabiliyor en fazla.Birileri sanki bana özel yaptırmış gibi.Evde tek yaşadığımı düşündüren en güçlü kanıttır bu geçit.Ben yalnız yaşarım.

Geçitin uzunluğu ne kadar bilmiyorum, sanıyorum ki eni ve boyu gibi uzunluğu da değişiyor.Özellikle mutsuz uyandığım günlerde hiç bitmeyecekmiş gibi geliyor.İlk günlerimde sabit bir nokta belirlemiştim duvarda, ne kadar ilerlediğimi anlayabilmek için.İlerledikçe bu noktadan uzaklaşmak yerine,hep aynı noktadan yeniden geçmeye başlamıştım.Şaşırmıştım.Yeniden denedim ve yeniden.İşe yaramadı.Bir türlü yolun sonuna ulaşamadım. Şimdi olsam bunu denemezdim bile.Ne kadar çok takılırsam bir şeye,o kadar çok sorun yaratıyor,ev.Birbirimizden hiç hoşlanmıyoruz.


Yolun sonunda çelik bir kapı var. Pek büyük sayılmaz. Kilidi yok. Sanki hiç açılmayacakmış gibi ağır ve kararlı. Sol elimin serçe parmağını kaldırıp çelik kapıya dokunuyorum.O ağır kütle ona ait değilmişcesine , yeniden geldiğime sevinerek sonuna kadar açılıyor.Kapıdan geçiyorum.

        ...........


''ORA''DAYIM.

       ...........

Yatağımın üzerinde uzanırken, boş tavana açıyorum gözlerimi.

Masamda duran saate bakıyorum.

Saat yediyi beş geçer hep.

Ayağa kalkıp, kitaplığın üçüncü rafında duran aynaya bakıyorum.

Sonra...

Yüzümü yıkıyorum.


 .