9 Ocak 2011 Pazar

Benim adım ''Hor''

Benim adım 'Hor'.

Uzun zamandır burada yalnız yaşıyorum.
Kaç oda daha var bu kapının ardında:Henüz tüm odalarını göremedim.
Benden başkaları var mı bu dört duvar arasında yaşayan: Bilmiyorum.

Oda oldukça döküntü.Eski ahşap bir masa,tek bacağı kırılmak üzere olan bir sandelye var.Odanın tek bir duvarında,onlarca,yüzlerce,hatta sayamadığımca çok pencere var.Farklı boylarda,farklı enlerde ve farklı renklerde.Dışarıya baktığında, farklı farklı manzaralara sahip apayrı pencereler.Sayıları da hiç sabit kalmıyor.Bir sabah uyanıp bir bakıyorum ki,yeni yeni pencereler oluşmuş.Kimi zamanda aradağım pencere çoktan yok olmuş oluyor.Bazısı ise henüz ufacık bir ışık süzmesi kadarken,yok olup gidiyor.Kırılmış camının yerine,artık tükenmekte olan,odanın ahşap döşeme şeritlerinden yapılmış engel olanları da var.En soldakinin camı yeni kırıldığı için,engel olarak sadece bir naylon parçası var üzerinde.Zamanı gelince ahşap döşeme parçalarıyla  tamamen kapatılmayı bekliyor.Döşemede artık kocaman bir delik var.Aşağısı karanlık: Korkuyorum.

Odanın bir duvarında da, ağzına kadar her türlü kitapla ve kimisine bir çizik bile atılmamış,kimisi ağzına kadar yazılmış defterlerle dolu bir kitaplık.Hepsini ben yazdım kitapların ama tek bir harf bile bulamassınız içlerinde.Bir de benim üzerinde uyuduğum,hep aynı  yerde yatılmaktan sol yanının kumaşı incelmiş,küçük çiçeklerinin renkleri solmuş olan,kanepem var.Geceleri fazla gıcırdıyor olsa da,benim için o en rahat tek kişilik kanepedir.Ben hep yalnız uyurum.

Odanın,pencerelerden ve kapıdan uzak olan köşesi örümcek ağlarıyla tamamen örülmüş halde.Arkasına girip saklanabileceğiniz bir kuytu bile oluşmuş.Ağlardan oluşan bu ufak inde,birinin saklanıp beni izlediğinden şüphe ediyorum bazen.Ben bu odada hiç örümcek görmedim.

Her taraf tozlarla kaplı.Ahşap masanın üzerinde,uzun zamandır açmadığım,deri kaplı siyah defter üzerinde,üç parmağımın izini görebiliyorum.Şeker krizine girdiğim bir gün,önünde duran raftan,portakal şekerlemelerimin olduğu kavonozuna uzanabilmek için,üç parmağımla destek almıştım.Portakal şekerlemelerini çok severim.Ekşimsi-tatlı tatları beni mutlu etmeye yarayan tek kaynaktır.Uzun zamandır şeker yemiyorum.

Odanın,duvarlarından birinde ise küçük bir kız çocuğu resmi asılı.Sanki çok uzun zaman önce tanışmışız bir yerlerde gibi gelen tanıdık yüzü , ama ne kadar çok düşünsem de bir türlü hatırlayamadığım bir sevinci  var.Fotoğraf bir stüdyoda çekilmiş ve arka fonun bayağılığına bakacak olursak yıllar yıllar önce çekilmiş olmalı.Beyaz elbisesi içinde yerde oturarak poz vermiş,küçük bir çocuk.Gözleri ışıl ışıl.Suratındaki o kocaman neşeli gülümseden bile daha neşeli bakıyor gözleri.Küçük kızla her gözgöze gelişimizde karnıma ağrılar saplanıyor.

Fotoğrafın olduğu duvar rengarek boylarla boyanmış.Odada boyası olan tek duvar.Renkler öylesine canlı ve parlak ki,dokunsam ellerime bulaşacakmış gibi.Aslında,kendimi iyi hissettiğim zamanlarda ben boyuyorum duvarı,türlü türlü renklere.Diğer duvarları da boyamak istedim.Denedim.Dokuz zaman once,ilk duvardaki koca kitaplığı uzun uğraşlarıma rağmen hareket ettirememiştim.Camdan yapılmış tavşanımın,kitaplığın en yüksek noktasından düşüp kırıldığı ilk gündü.Sonra beş kere daha kırıldı.Artık kitaplığın alt raflarına koyuyorum tavşanı.Kapının olduğu duvar ise tam üç zaman,yedi zamancık sonunda eski rengine geri dönüyor her seferinde.Pencerelerin olduğu duvarın da alerjisi var boyaya, küçük küçük çilekler çıkıyor üzerinde.Dokunduğun zaman patlıyorlar.İçinden siyahi bir irin akıyor,belki biraz kırmızımsı.İrinin deydiği her yerde yeni küçük çilekler çıkıyor.Yenilmeyen,küçük siyah çilekler.

Sadece küçük kız izin veriyor renklere.Duvarını boyadığım zamanlarda,daha da fazla gülümsüyor sanki.Ben ilk geldiğim zaman da renkliydi duvar zaten.Odanın tüm duvarları renkliydi o zamanlar.Ne zamandır burdayım ben:   Hatırlamıyorum!

Benim adım 'Hor'.











Hiç yorum yok:

Yorum Gönder